9 Eylül 2009 Çarşamba

BenAras, bilgelik ve ölüm; Dördüncü yazı

Hindistan,1997, foto by,Tekin SonMez

Değerli İzleyici,

BenAras romanından dördüncü bir parça daha yayınlıyorum. Sırası geldikçe öykü türlerinden örnekler sunacak; yazım süreçlerinde yazar, yaşam, yapıt üçgeni arkaplan verilerine değineceğim. Burada sunulan da, bu romanın yazıldığı günlerde bu romanın yazarı tarafından çekilmiş fotoğraftır. Romanının taşıyıcı kişisi Karls Klark'ın bu kez romanın dördüncü bölümünde ortaya çıkan Peder Krishna ile karşılaşması betimleniyor. T.S.

Koridordaki kapısının vurulduğunu ve kendisine seslendiklerini fark etti: “Mr Klark, evet!. Mr Klark..” günce taslakları, mektup eskizleriyle dolu yatağının üstünde, kendisine de kıvrılacak bir yer bulmuş ve uzanıvermişti. Uyuyakaldığını fark etti ve kalktı. Kapıyı açtı, Bibha kapının önünde duruyordu. Yaşadığı düşsel bir durumdu.. Bu sahneyi iki kez rüyasında görmüştü. Gözlerine inanamadı, oğuşturdu gözkapaklarını sertçe bir iki kez.

“Mr Klark bir Brahman, sizi aşağıda bekliyor. Başka bir isimle sordu sizi! Mr Carlos, dedi. Böyle birisi burada yok, dedik. Bunun üzerine sizi, panama fotörünüzü tarif etti. Bekliyor! Beklesin mi? Ne dememi isteyeceksiniz?”

Eyvah, diye içinden geçirdi, uykulu gözleriyle Bibha’ya baktı, bakıştılar; bu gözlerde saflık içtenlik ve masumiyet vardı..

“Hemen geliyorum Miss Bibha,” dedi, “lütfen beklesin!”

Koridordaki lavaboda yüzünü yıkadı, aynada kendisini süzdü. Panama fotörünü başına geçirdi ve çarıklarını eline alıp çıktı. İndi aşağıya. Bibha TV’nin karşısındaydı parmağıyla işaret etti, Bay Brahman’ın bulunduğu yönü kapıyı gösterdi. İşaret edilen yöne, dışarıya doğru davrandı, sundurmayı açıp çıktı, telaşlı telaşlı bakındı. Sabahleyin karşısına çıkan; daha doğrusu Ganj’da yüzen insan cesetleri hakkında bilgi veren Peder Krishna, yüzü ırmağa dönük duruyordu. Özür diledikten sonra, hemen konuya girdi: “İki gündür cereyan eden bir sempozyum; dünyanın pek çok ülkesinden gelenler var, bilim insanları, son gün; biraz gecikmeli başlayacak. İngiltere, Almanya, İsveç, Polonya, U.S.,” yüzünü ekşitti. “Yahudiler bile var. Sizi davet edebilirim Mr Klark” dedi.

Şaşırdı ve yanıt veremedi Karls Klark. Yoğun şok yaşıyordu.. Yanıt gecikince Peder Krishna birkaç söz ilave etme gereğini gördü. Kendi yurdundan gelmiş insanlara karşı özlem yansıyordu ses tonunda, ses tellerinde. Bu özlem, derinlerde kıpırdayan bir pişmanlık değilse bile duyarlılığı çehresine yansımıştı. Londra anılarıyla, anlaşılan Peder Krishna da bir bunalım geçirmekteydi.

“Mr Carlos!” dedi yumuşak, orta yaşın üstünde inandırıcı ses tonuyla: “Benim Guru burada değil! Sizi onunla tanıştırma bir önermeydi sadece. Kaldı ki benim Guru meşgul bir insan. Ben şimdi sempozyumu size haber vermek için geldim.”

Mr Carlos diye hitap edilince, Karls Klark Kumiko Guest House’un çıkış kapısına baktı. Fakat çabuk döndü. Söylenenleri işitenler olabilirmiş! Bu duurm Bay Shanti Ranjar Bayan Kumiko en önemlisi Bibha açısından derin bir güvensizlik yaratırmış!
“Tamam Peder Krishna, buradan geçerken,” dedi.

“Saat on yedide.. yakın bir yer sempozyum binası.”

Bir Brahman selamı verip iki merdiven inmişti. Karls Klark seslendi ardından. Son saniyede gelmişti usuna. “Peder Krishna, lütfen, bir dileğim var, sizin giyinmediğiniz bir yeldirme, turuncu renkli bir brahman pelerini, eski olabilir..”
“Kaldığım ghat’a gidiyorum, gelirken alırım yanıma,” dedi.

Geriye döndü iki basamak yukarı çıktı: “Bir hata yaptım galiba! Sizi, Mr Carlos ismiyle tanımadılar. Eşkalinizi tarif ettim, umarım başınız ağrımayacaktır, hayır hayır, bana açıklama gerekmez..” Geri döndü, medivenlerde gözden kayboldu..

Karls Klark ise kendisindeki bu hızlı değişim ritmine kendisi de şaştı. Düşünmesine ara vererek çevreye göz attı. Kendisini bütün hayatı boyunca bu kadar çevik bulmamıştı. İçinden geçirdi: Bir Brahman giyitine sarınıp oraya gideceğim! Karşılaşma olacaksa yüzümü perdelemek iyi fikir! Kimliğim anlaşılmayacak! Arapların içine karışmış İngiliz, Fransız, Rus dedektifleri gibi hissediyorum kendimi, diye mırıldandı. Don Carlos’un zinde, canlı yürüyüşünü anımsadı. Gösterdiği değişim hızıyla hoşnut, umulmadık bir tezlikle yerinde zıplayarak içeriye girdi.

Bibha’yı orada bıraktığı gibi buldu ve selam verip yukarıya tırmandı. Akşamki sempozyuma hazırlanacaktı şimdi.

Bu hazırlık her şeyden önce kendisini kontrol altında tutma, hayatını gözden geçirme egzersizi olacaktı. Kimlik farklılığına, değişik isim kullanma saçmalığına son verme konusunda, kendisi için bir düşünme fırsatı olacakmış. Odasına çıktı. Tuhaf! Kapıyı açık bırakmış! İkircikli daldı içeriye. Karyolasının üstündeki kağıt tomarlarını topladı, boylu boyunca uzanıp, akşam üzerine kendisi için replikler, konuşma eskizleri, duruma göre davranış şekilleri tasarlamaya koyuldu. Renate’yi düşündü. Çok şaşırdı ve korktu! Peder Krishna’dan bu nedenle istemişmiş pelerini.

Kendisini çok eskiden işlenmiş bir cinayeti çözecek gönüllü bir dedektif gibi sahneye atılmış duyumsuyordu. O sırada tavandaki kalın kereste kolanlara, hatıllara bakarak hayal kuruyor; odasının yakınındaki merdivenden inen çıkan ayak seslerini dinliyor; kulağıan çarpan Japonca sözcükleri kulaklarından savuşturmaya çalışıyordu. Benaras’a ne zaman geldi, ne kadar zaman kalacak ne zaman ayrılacak, nereye gidecekti?

Don Carlos’un sesini işitir gibi oldu; “savaşta yenilen SS üyeleri salt Arjantin, Peru, Bolivya, Şili ormanlarına kaçmadılar!” Zihnine yayılmış korku, titizlik, vesvese.. hezeyanlarla dolu hayatını düşünürken yorgunluk çöktü. Don Carlos’un sesi silindi.

-7-
Bugün ikinci kez tatlı uykusundan uyandırılıyordu kapısı güm güm vurularak. Karls Klark’ın hayatında buna benzer bir ikinci olay cereyan etmemişmiş. Tatlı uyku bugün yasak bana! Diye mırıldandı. Değişim hızı buna denirdi işte! Daha düne kadar tatlı uyku, kim Karls Klark kim, diyordu. Uykusuzluk nöbetleri, öksürük hezeyanları, kanlı balgam edebiyatı unutulmuştu. Tatlı uyku, Benaras’a gelinceye dek hayal oyunu idi sadece. Şimdi ise aradan fazla bir zaman geçmemişken tatlı uyku yasak bana, diye söyleniyordu. Nerede bulunduğunu hatırlayamamıştı. Uyandı ve tavandaki mertekleri gördü. Kalın hatılları, balkona açık kapıdan akşamın kızıllıklarını gördü, hindistancevizi yağı kokularını aldı. Kapı bir iki kez daha vuruldu. Mr Klark! Mr Klark! Bibha’nın sesiydi! Yataktan fırladı ve sürgüsüz olan kapıyı, kendisinin de beklemediği bir çeviklikle açtı. Biraz da korkuyla karışık gülümseyen Bibha ile yüz yüze geldi. Dişilik kokusu burnunun ucunda uçuşuyordu. Bibha’yı gördü. Nerede bulunduğunu anımsadı. Çok hızlı bir düşünme performansı yakalamıştı bunca şok olaylardan sonra. Bibha’nın omuzlarından tutarak sarstı: “Kalbim duracak oldu korkudan,” dedi hızlı hızlı. Bay Shanti Ranjar’a, babanıza bir şey mi oldu? Elim bir kaza falan!.”

“Hayır! Hayır,” diye söylendi Bibha nazlı nazlı, ürperti içinde kendini geriye çekmeye yeltendi. “Bir Brahman daha geldi, Mr Carlos’u sordu, sizi tarif etti. Ötekisi gibi şimdi, aşağıda,” dedi.

Karls Klark, kendisinden beklenmeyen ikinci bir şey daha yaptı. Bibha’nın omuzlarını sıkan ellerini oradan aldı ve çenesini hızla tuttu ve onu tez öptü.. Bibha’nın arkasından yuvarlanır gibi merdivenleri indi. Giriş holünde, kapıya yakın turuncu giysili, kafası jiletle kazınmış çömez brahman, oturduğu yerden kalktı ve biraz eğilerek Uzakdoğu selamı verdi.

“Peder Krishna, sizi bekliyor Sir,” dedi. Beklemeden dışarıya çıkıp, durdu. Shanti Ranjar görünürde yoktu. Bayan Kumiko başka şeylerle meşgul oluyordu. Bibha şoktan henüz kurtulmamış olmalı ki inmemişti aşağıya. Çevreye hızla göz attı ve dışrıya çıktı. Peder Krishna elinde bir çıkın söylediği saatte gelmiş bekliyordu. Yanında turuncu giyinmiş genç çömezler vardı. Peder Krishna dedi ki:"Mr Carlos, urbalarınızı çıkarmanıza gerek yok, bakınız! Turuncu pelerini çıkardı omuzlarına koydu. “Bakınız,” dedi! Pelerin oldukça uzundu, hani uzun boylu Karls Klark için düşünülmüştü. Karls Klark’ın yorulmasını istemiyor gibiydi: “Şimdi, pelerini geri alıyorum. Normal bej kıyafetinizle geliniz. Sempozyum salonuna girerken elbiselerinizin üstüne burada olduğu gibi atarsınız” dedi.

Brahman giyitini neden istediğini Karls Klark hatırlamaya çalıştı. Renate oradaysa tanınmak istemiyordu: “Peder Krishna,” dedi. “Yaptığım aptalca bir şakaydı. Beni ciddiye aldınız! Don Carlos gibi bilgelik kim ben kim, diyecekti, birden caydı bundan. “Zahmet verdim size!” dedi.

Don Carlos değilim demeye karar vermişti. Fırsat kollayacak, etik olmayan şakasını açıklayacaktı. Peder Krishna önde o arkada Ganj boyu yürüdüler. Hemen biraz sonra ırmağa karşı yükselen kent surlarının arasına daldılar. Koridorlara benzeyen dolambaçlara girmeden Peder Krishna geriye döndü, arkadan geliyor mu, diye yolu kolaçan etti. Evet, gördü onu, ileride durdu.

Şimdi ikisi yan yana yürüyebilirdi. Labirentlerde ağır ağır ilerliyorlardı. Karşıdan biri gelince geride kalıyor Peder Krishna, gelene yol veriyordu. Çömezler arkalarda kalmışlardı. Bir an yakınlaştılar. Peder Krishna: “Mr Carlos göç dediniz, neredendi? Nerede cereyan etmişti? Guatemala mı?” s. 180 - 184

Tekin SonMez, 'BenAras, Bilgelik Gizemi Hindistan,' Roman, Dördüncü Bölüm:BenAaras, Bilgelik ve Ölüm, s. 180 - 184, 3.basım, Nis Media Yay. İst. 2008, ilk basım mayıs 2005