27 Ocak 2010 Çarşamba

Yazınsal metinler/edebiyat sessizlik ister, diye başlayan blog yedi ayını doldurdu; Yedinci yazı

Bu blog sunduğu örneklerle sadece edebiyat kıyısında gezinen bireylere değil; edebiyat sever, roman, deneme sever okurlara da yöneldi.

BenAras romanından bölümler yayımladık. Yazar, yaşam, yapıt üçgeni bağlamında arkaplan görselliklerini romandan bölümlerle birlikte iç içe sunduk.

Sessizlik ve edebiyat konulu bir deneme yazısı ile, doğa fotoğrafları var bugün. Neden doğa fotoğrafları? Çünkü doğa da sessizlik ister!

Ses kirliliği çökertir doğayı; ağacı kurutur, çiçek solar ve kuşlar ses kirliliği içinde çıldırır ötmek isterken, kendi sesini duymaz da.

Sessizlik mistisizmdir hem de. İlk başlarda bu böyleydi. Evet!

Sessizlik yoğunlaşmasıyla düşün/felsefe/din okulları da evet, sessizlikle çiçeklendiler.

Bakın,tapınakların girişlerinle başlayan evrensel harmoni/uyum bir sessizlik törenidir aslında.

Düşün/din/felsefe yollarına davet, sessizlikle başlar ki; orada yazınsal metinler vardır.

Sessizlik, ilk başta doğa uyumu ile gelir. Doğada uyumsuzluk gökgürültüleri, çakan şimşekler, bulutlarla gelen yağmur, deli dolu esen yel, tayfunlar, depremler tümü de uyumsuzluk engelini aşmak isteyen doğanın elleridir.

Sonra derin bir uyumla sonsuzluğu çağrıştıran sessizlik başlar. Çünkü sessizlik uyumdur. Düşünsel felsefel lirik uyumdur. Doğadaki uyumun lirik örgüsüdür sessizlik. İlkel tapınımlar, totemler ve lirik ezgi bu ortamda yolun ilk taşlarını döşedi.

Homurtularla ortaya çıkan gürültü patırtı, kötü ruhlu cinleri korkutup kovalamak için ilkel avcı toplumlarda, bireysel yabanıl/vahşi korku içgüdüsü devinimleriyle ortaya çıktı.

Evrilmeler daha sonra şamanlar tarafından tasarım/kılgı eşliğinde kitleye yöneltildi.

Uyumsuzluk dönemlerinde doğanın çıkardığı korkutucu sesler; açlıkta, kıtlıkta, av sırasında şamanlar tarafından yansılama/taklit üzerine kurulu törenler giderek bugün 'şeytan taşlama' boyutuna ulaştı.

Çünkü av sırasında ortaya çıkan kitlesel etkiye dayalı, kitlesel güç ortaya çıktı. Kitleyi etkileyip yönetme gizi de bunun içindedir.

Bireysel yaban korku, vahşi bireysellikten çıktı ve korku kitleselleşti ve kara şamanlar yönetiminde kitlesel av töre ve törenlerine dönüştü.

Av iki yönlü işledi; a)kara şamana karşı olanların sindirilmesi için cin/cadı figürü ile tasarımlı av/kurban sürekleri, b)kitlenin doyurularak susturulması için ak şaman güdümünde şölenli av düzenekleri. Kara/şaman, ak/şaman ortaya çıktı.

İyi bir hasat için tarih öncesi ilkel avcı toplumlarda gürültü patırtı eşlikli kutsama törenleri ile ve görsel/işitsel efektlerle başlayan tekil ya çoğul devinimler, bugünkü din/felsefe okullarının temellerini oluşturdu. Sessizlik ve ses paradoksu ortaya çıktı.

Ses de sessizlik de iki ayrı yönde yol ayrımı gibi birer kutsama kutbuna dönüştüler.

Oysa kutsanma/kutsama yolunu açan sessizlikti.

Edebiyat'ın geleceği var mı? Yazınsal metinlerle yakın ilişki, bugün düne oranla daha çetin bir rol veriyor edebiyatçıya. Düne göre neden bugün bu böyledir?

Doğa uyumu ile varoluşan, doğa uyumu ile barışık harmonideki sessizlikte bulabiliriz edebiyatı ve yazınsal metinleri çünkü.

Sessizliğe dayalı içsellik evrilmesi ile varolan dinler/tapınımlar var. Bunlar bir yanda. Sese/söze, görselliğe dayalı dışsallık evrilmesi ile otorite/kuvvet ikilisine sığınan dinler/tapınımlar var. Edebiyat!

Bir yol ayrımıdır bu evet. İçsellikle dışsallık ikilisi!
Ak şaman, kara şaman!
İçte olan doğa ile doğal uyumla atbaşı koşan edebiyat nerede?

Edebiyat yol ayrımındadır.

Dış dünyayı bir kılgı ve etkinlik, eylem sahnesine dönüştürenlerle, sessizliğe dayalı içsellik evrilmesi bir yol ayrımındadır. Bir daha hiçbir zaman çakışamayacak olan ve edebiyatı da içine alan büyük fotoğrafta okunabilen bir yol ayrımı.

Edebiyatın yeraltına indiği bir dünyadır bu yol ayrımı. Sonuçlarıyla sessizliğe gömülen bir yol ayrımı evet. Orada sessizliği yitiren ve 'sözcüklerle kutsal özü ileten edebiyat nerede,' diyen Tanrının gazap içinde kükreyen çığlıklarını işiteceksiniz.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez
Stockholm, 27 Ocak 2010

Tümü ve Kapadokya fotoğrafları/arşiv; Tekin Sonmez kamerasından, izin alınmadan kullanılamaz.